Kayıtlar

Öne Çıkan Yayın

Bir Kurban Daha Sensiz...

Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı'ndan farklıdır. Ramazan Bayramı sabahları uzun uzun süren aile kahvaltılarının yerine Kurban Bayramı'nda, akşama topluca yenen kavurma sofrası bekler bizleri. Ben çocukken, kavurma yerine odun ateşi üzerine konmuş ateşten etrafı kapkara olmuş tencerede anneannemin saatlerce temizleyip pişirdiği içi pilav dolu işkembe "süslerdi" sofrayı. Bir de Ramazan Bayramı'nda bolca verilen harçlıklar, Kurban Bayramı'nda kurbanlıklara harcandığından olsa gerek pek verilmez. Onun yerine en fazla ev baklavası. Benim çocukluğumda öyleydi. Büyük umutlarla dolaşmaya başlardık, akşama bir poşet şekerle dönerdik. Kurban farklıydı. Ben çocukken yani 90'lar, biz ailecek kurbanı Muğla'nın Yerkesik köyünde keserdik. Çoğunlukla da keçi kurban ederdik. Keçi etini kokuyor diye çoğu kimse yemez ama Muğla'nın kekik kokulu dağlarında beslenmiş keçinin eti de başka olur. Anneannem ahırında hiç eksik etmediği iki veya üç tane keçiyi kendi ba

Bayram Düşünceleri

Resim
BAYRAM HERŞEYE RAĞMEN GÜZELDİR.  Bayram kavuşmaktır, buluşmaktır, görüşmektir. Bayram hatırlamaktır, hatırlanmaktır, hatırlatmaktır. Bayram hasrettir, özlemdir, özlemektir. Bayram dinlemektir, konuşmaktır, anlatmaktır. Bayram paylaşmaktır, bölüşmektir, üleşmektir. Bayram anadır, babadır, komşudur. Bayram ağabeydir, abladır, gardaştır. Bayram dededir, babannedir, annannedir. Bayram misafirdir, ziyarettir, mezarlıktır. Bayram şekerdir, tatlıdır, harçlıktır. Bayram küçükken yastığın altına koyduğun bayramlıklarındır. Bayram bayramlığın olmasa da yüzdeki bir gülümsemedir. Bayram bir ayağı mutfakta misafirlerle ilgilenmektir. Bayram elde olmasa da harçlık vermektir. Bayram gözüne baka baka harçlık istemektir. Bayram pencereden dışarı bakmaktır. Bayram televizyonda dalıp gitmektir. Bayram yolculuktur, trafiktir, otobüstür. Bayram köydür, kasabadır, başka şehirdir. Bayram, bayram da olsa çalışmaktır. Bayram, bayram da olsa vatani görevdir. Bayram, bayram da olsa vardiyadır. Bayram, bayram da

Umut her zaman vardır

Resim
Ümitsizlik öyle batak ki düşersen boğulursun Azmine sımsıkı sarıl bak, ne olursun. Mehmet Akif Ersoy İnsanın hayatta kalabilmesi umuda bağlanmış sanki. Yoğun bakımdaki hastaya doktorun ' umut yok ' dediği anda artık o hasta için hayatta kalma şansı kalmıyor. Aynı, anne karnındaki bebeğin sakat doğacağını düşünen birisinin ' bu çocuğu aldırın ' demesi gibi. Ama her zaman umut vardı, sadece birileri onun üstünü örtmek istedi, aynı güneş ışıklarını kara bulutların engel olması gibi. Gece olsa da güneşin olmadığını kimse inkar edemez. Sadece senin o umut güneşini gidip bulman gerekiyordu. Onun için Nazım Hikmet Ran ' Güneşi İçenlerin Türküsü 'nde Akın var, güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz, Güneşin zaptı yakın! demiş. Güneş doğmuyorsa, güneşin doğduğu yerlere akın etmek lazım. Ya birilerine umut olmalı ya da umut dolu yerlere akın etmeli. Hani üç aylık ömrü kalmış bir kanser hastasının kanserden kurtulma iradesini duyunca, başka bir kanser hastasına nasıl

Ankara Yazı: Veda Mektubu ve 12 Eylül

Resim
Ankara'nın yazı sıcaktır ama gölgede serindir. Ankara Yazı: Veda Mektubu filmi de öyle. Sıcak bir mahallede geçiyor ama gölgede kalan konular insanın üşümesine sebep olabiliyor.  2016 yılına ait olan filmin yapımcılığı TRT'ye ait. Film, 12 Eylül darbesinin ardından ilk idam edilen 'ülkücü' Mustafa Pehlivanoğlu'nu idama götüren olayları konu alıyor. İşte bu olaylar silsilesi insanı üşütüyor, hani rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ' beton çok soğuk, üşüyorum ' dediği gibi.  Kısaca filmdeki hikaye şu şekilde: Bir Ramazan akşamı, Mustafa Pehlivanoğlu'nun oturduğu mahalledeki 'solcu'lara ait kahvehane, üzerinde kurt resmi olan bir araçtan inen tanınmayan kişilerce taranır. Tarihe 'Balgat Katliamı' olarak geçen bu katliamın faillerini arayan polisin elinde sadece elle çizilmiş robot resim vardır ve o da Mustafa'ya benzemektedir. Mustafa, ülkücü camiaya bağlı bir genç olduğu için hemen sorguya alınır, günler geçen işkence sonund

Kalbim egede kaldı

Resim
Yareme tuz diye yakamoz bastım Tek şahidim aydı Bir elimde defne Bir elimde sevdan Kalbim egede kaldı  Yukarıdaki dizeler 'Bir Deli Kızın Türküsü'nden. Kalbinin egede kalmasına sebep neydi acaba? Asırlar önce Kral Aigus'un bir yanlış anlaşılma üzere intihar etmesi gibi birşey miydi? Hani, kralın oğlu Theseus Girit Adasındaki öküz başlı canavarı öldürüp dönerken gemisine beyaz yelken çekmeyi unutunca, babası 'oğlumun başına birşey mi geldi' deyip kendini bugün Ege Denizi diye adlandırdığımız denize atmıştı ve o gün bugün bu bölgeye 'Ege' diyegelmişiz. Halbuki, Gazi Mustafa Kemal 1 Eylül 1922'de Dumlupınar'da " Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz. İleri " diyerek Ege Denizini göstermişti. 1803'te Osmanlı'da basılan ilk Türk Atlasında Anadolu Denizi denilmişti ama orası 'Ege'ydi. Ege insanı lodos rüzgarına benzer, baharın habercisidir, karları eritir. Rahat insanlardır. Çok dert etmezler, dünyayı dert etmezler, belki ondan

Muğla, eskimeyenlerin şehri....

Resim
Muğla, eskimeyenlerin şehri. Eskinin eskimek için sebep bulamadığı şehir. Bir yanda 'çökertme'si bir yanda 'ormancı'sı. Bir yanda 'yoğortlu böber'i, bir yanda 'bölürce eşilemesi'si. Bir yanda 'kuzu göbeği', bir yanda 'top tarhana'sı. Gelenksel şehir Muğla. Geleneğine bağlı Muğla. 'Kıyı'da 'köşe'de Muğla. Oğulları Bodrum'un, Fethiye'nin, Marmaris'in gölgesinde kalan büyükbaba Muğla . Büyükşehir Muğla. Hem de ne büyük şehir, kendi küçük gönlü büyük şehir. Aman da karanfili saksılarda kuruttu Suyunu billurlarda durulttu Aman da ben yari görmeyeli unuttum Aman da aman yaylada bülbül ötmesin Benim de yarim şu Muğla'dan gitmesin * Muğla Zeybeği türküsünden * Fotoğraf, Muğla merkezdeki pazaryerinin girişinde çekilmiştir.

İnsan bu hayatta yolcu...

Resim
YOLLARDA BULURUM SENİ TAKVİMLERDEN ÇALARIM SENİ... Yoldur insanı bir yere götüren. Yoldur insanın niyetini belli eden. Yol insan için bazen araçtır, bazen amaç. Araçtır çünkü, amacı için onu kullanır. Gideceği güzergahı 'yol' gösteriyordur. Bunun dışında yoldakilerin bir önemi yoktur. Sağından solundan geçip giden farklılıkları görmek gibi bir niyeti yoktur. Sadece amacı gideceği yere varmaktır. 'Yol'u ezip geçer. İnsan unutmuştur, halbuki gideceği yere yoldur götüren. Ulaşmak istediklerine yol ulaştırmıştır. Hiç mi yoktur yola, yoldakilere vefa. Vefa semtine gitmek için bile yol gerekirdi. Dağ ne kadar yüce olsa bile üstünden ancak yol aşardı. Amaçtır çünkü, insan için herşey yoldur. Onsuz yapamayacağını düşünür. Herşey anlıktır. Vardığında karşılaştıklarının bir önemi yoktur. Yolun sonuna geldiğini ancak gidecek takati kalmayınca anlar. Yol amaç olmamalı, araç da olmamalı, o zaman insan için yol ne olmalı? Bu sorunun cevabını Mevlana şu şekilde veriyor: Bir yol varsa